Sezai Temelli: “Yapısal sorunlara çözüm getirecek bir planımız yok”
12. Kalkınma Planı’nın görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda HEDEP Muş Milletvekili Sezai Temelli, “Herhangi bir yapısal soruna çözüm üreten bir planımız yok; sağlıklı, nitelikli bir çözüm ürettiğini de söyleyemeyiz. Ne Kürt sorununa, ne yoksulluk sorununa, ne de herhangi bir yapısal soruna.” “Pek mümkün değil. Plana baktığımızda ne görüyoruz? Planın teknokratik bir akılla ama aynı zamanda çarpık bir büyüme anlayışıyla tasarlandığını görüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 2024-2028 yıllarını kapsayan ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilen 12. Kalkınma Planı, TBMM Genel Kurulunda görüşülüyor. Toplantılarda HEDEP Kümesi adına ilk konuşan Muş Milletvekili Sezai Temelli, şunları söyledi:
“Evet, 2. yüzyılın ilk kalkınma planı olan On İkinci Kalkınma Planı, geride bıraktığı planlardan pek farklı değil. 2. yüzyılın ilk kalkınma planı, toplumun sorunlarını teşhis ederek değil, önümüze hayali hedefler koymaya devam ediyor. Geçtiğimiz yüzyıldan yola çıkarak çözümler üreterek yoluna devam ediyor.
“1920 YILINDA DEMOKRATİK BİRLİĞİN YERİNDE YAPILAN MECLİS TOPLANTISININ 103 YIL SONRA ULAŞMASI, MONİST BİR ANLAYIŞ İÇİNDE sıkışıp kalmaktan başka bir şeyi göstermez bize”
1920 yılında demokratik birlik temelinde toplanan Meclisin yüz üç yıl sonra geldiği nokta, bize tekçi bir anlayışa saplanıp kalmaktan başka bir şey göstermemektedir. Çoğulcu toplum iradesiyle, demokratik birliği esas alan çoğulcu bir Parlamentonun, kalkınma planlarını, belki yasaları uygulama iradesini ortaya çıkarabileceği ortaya çıktı. Maalesef bundan uzağız, demokratik bir cumhuriyetten uzağız. Ama mutlaka demokratik cumhuriyeti inşa etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin geleceği, hepimizin geleceği, çocuklarımızın, gençlerimizin ve Ortadoğu halklarının geleceği demokratik bir cumhuriyetten geçer. Ya bunu inşa edeceğiz, ya da bu hayali hedefleri birbirimize anlatıp bu kahramanlıktan beslenmeye devam edeceğiz.
“BU KADAR SİYASİ TUTUKLU BİR YERDE İKİNCİ YÜZYILIN HAYAL EDİLMESİ BİLE OLMAZ”
Şimdi geriye dönüp baktığımızda mesela “2. yüzyıl”. Bu “yüzyıl” ve “yüz” tabiri çokça dile getiriliyor ama ne yazık ki Türkiye’yi demokratikleştirecek ilk yüzler listesine koyamadığımız rakamlar da var. Mesela bu ülkede siyasi tutuklular var. Türkiye, Demokrasi Endeksi’nde 167 ülke arasında 103’üncü sırada yer alıyor. Evet, Can Atalay’ı konuştuk, Selahattin Demirtaş’ı konuşalım, Figen Yüksekdağ’ı konuşalım, gözaltı süresi dolmuş olsa da Gülten Kışanak’ı konuşalım. Dolayısıyla bu kadar çok siyasi tutsağın olduğu bir yerde ikinci yüzyılı hayal bile edemezsiniz.
“HERHANGİ BİR YAPISAL SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜ SAĞLAYACAK BİR PLANLA KARŞILAŞMIYORUZ”
Hiçbir yapısal soruna çözüm üreten bir planımız yok; Kürt sorununa, yoksulluk sorununa ya da herhangi bir yapısal soruna sağlıklı, kaliteli bir çözüm ürettiğini söylemek mümkün değil. Plana baktığımızda ne görüyoruz? Planın teknokratik bir akılla ama aynı zamanda çarpık bir büyüme anlayışıyla tasarlandığını görüyoruz. Neden çarpık büyüme anlayışı? Planın bütün içeriğine baktığınızda, eğer bir büyüme hedefi koyuyorsanız, tamamen ekonomik bir sorun da olsa bunun bir birikim stratejisi olması, bir dağıtım aklının olması gerekiyor. Şimdi burada adaletten bahsediyorsanız, o adaletin bizim açımızdan anlamlı olabilmesi için -çünkü adaletin de sınıfsal bir yaklaşıma ihtiyacı vardır- geriye dönüp o bölüşüm bağlarına bakmamız ve eşitlikçi bir anlayışa yer vermemiz gerekiyor. Şimdi bu plana baktığınızda cinsiyet alanında, yoksullukla mücadele alanında, işsizlikle mücadele alanında bize hangi alanda eşitlikçi bir anlayış getiriyor? Hayır, siyasi özgürlükler alanında mı yoksa toplumsal gelişmeler açısından mı? Hayır. Toplumsal barış anlamında mı? Hayır, bu plan bunların hiçbirine cevap veremez. Bu plan sadece çarpık bir büyüme anlayışına odaklanmış, sadece bir slogana veya dileklere takılıp kalmış değil, aslında büyük bir tutarsızlık içeren bir plandır. Yani farklı başlıkları tek tek ele alıp, mühendisliğini yapıp bir tabloya haritalarsanız birbiriyle eşleşmeyecek bir resim ortaya çıkar. ortaya çıkıyor.”
MEHMET Rüştü TRIYAKİ: “ADALET VE KALKINMA PARTİSİNDEN HİÇBİR MİLLETVEKİLİ, BAKAN, CUMHURBAŞKANI, CUMHURBAŞKAN YARDIMCISI YUKARI ALINMIYOR”
Temelli’nin ardından HEDEP Grubu adına ikinci kürsüye çıkan Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, şunları söyledi:
“Düşüneceksiniz ki kişi başına düşen milli gelirimiz 60 bin dolar civarında, eğitim sorunumuz yok, tüm uluslararası sınavlarda en iyi ülkeler arasındayız. Sağlık sorunumuz yok, doktor ve mühendislerin ekonomik durumu o kadar yeterli ki Herkes doktor, mühendis olmak istiyor. Bu ülkede yaşam koşulları çok iyi. “Hiçbir mühendis, hiçbir doktor başka ülkelere kaçmak istemez. Bir öğretmenin, bir uzmanın en geç iki yıl içinde bir uzmanın fiyatına yeni bir araba, üç-beş yıl içinde bir ev alabileceğini ve çocuklarının geleceği konusunda hiçbir endişe duymayacağını sanırsınız. Sanırsınız ki Adalet ve Kalkınma Partisi yıllık 2 trilyon hedefinden yarı yarıya sapmamış, kişi başına düşen milli gelir hedefine ulaşamamış, ülkenin neredeyse yüzde 60’ı açlık ve yoksullukla mücadele etmiyor. Oturup saatlerce ülkenin ekonomik durumunu anlatın, saatlerce sağlık, eğitim, sanayi ve üretim sorunlarını, Adalet ve Kalkınma’yı konuşun. Hiçbir parti üyesi, hiçbir bakan, hiçbir Cumhurbaşkanı, hiçbir Cumhurbaşkanı Yardımcısı gemiye alınmıyor. Patagonya Cumhuriyeti’nden bahsettiğimizi zannedebilirsiniz o yüzden bu Patagonya’yı bu şekilde yanlış anlamayın, kötü durumda olduğu için söylemiyorum, Patagonya uzak olduğu için söylüyorum; Yoksa dünyanın en güzel coğrafyalarından birine sahip. Bir sloganları var, AKP adına kim konuşursa konuşsun, her seferinde aynı şeyi söylüyorlar, diyorlar ki: ‘Covid-19 salgını vardı, Ukrayna savaşı çıktı, yeni bir şey var, vardı. Ülkemizde bir deprem.” Bunları ardı ardına sıraladığınızda ülkenin tüm ekonomik göstergelerinin, tüm siyasi göstergelerinin, tüm insani endekslerinin kötü olmasına meşruiyet zemini hazırlıyorlar. Hayır arkadaşlar bu doğru değil.
“ALDIĞINIZ ÜRÜNÜ BİR HAFTA SONRA GİTTİĞİNDE AYNI FİYATA ALMANIZ MÜMKÜN DEĞİL”
Türkiye tüm göstergelerde dünyadan olumsuz bir şekilde ayrılıyor; bu saydığım her şey dünyanın her yerinde oluyor. Bakın Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 3-5 ülkeden biri. Fiyatlar yüzde 5, yüzde 10, yüzde 20 artmıyor, Türkiye’de fiyatlar son birkaç yılda yüzde 1000 arttı arkadaşlar, bazı şeylerin fiyatları 10 kat arttı; Tüketiciler için hiçbir şeyin fiyatı tahmin edilemez. Marketler haftada en az iki kez fiyat etiketlerini değiştirir. Hiç önemi yok, ne alırsanız alın, bir hafta sonra tekrar gittiğinizde aynı fiyata almanız mümkün değil; Türkiye’deki durum da tam olarak bu.
“KALKINMA PLANI SUNUMUNDA YOKSULLUKUN REFAHI ARTIRACAĞI NASIL SÖYLENEBİLİR?”
Bir kalkınma planı sunulurken yoksulluğun refahı artıracağı nasıl söylenebilir? Bunu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Şimdi mütevellilerle ilgili bir şey daha söylemek istiyorum: Yerel yönetimler güçlendirilecek, amaçlardan biri de bu -ki bunu kalkınma planından da öğreniyoruz- yerel yönetimleri etkin ve güçlü hale getirecek. Adalet ve Kalkınma Partisi halkın seçme ve seçilme hakkını yok sayan bir partidir. Bakın bu ülkede bu ancak darbe dönemlerinde olur; Darbe dönemlerinde belediye başkanları görevden alındı, yerlerine asker atandı, Meclis kapatıldı, milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yürütmesi engellendi. Adalet ve Kalkınma Partisi, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada seçtiği belediye başkanlarını haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden aldı ve şimdi de yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin hikâyesini anlatıyor; Hiçbir şekilde inandırıcı değil. Öncelikle halkın seçme ve seçilme hakkını kabul etmeniz gerekiyor. Bunu kabul etmediğiniz sürece Türkiye’de ne demokrasi ne de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi mümkün olabilir. Seçme ve seçilme hakkı yoksa o ülkede demokrasi de yoktur. Bu ülkenin tarihinde bir kez darbeciler şunu yaptı; İkincisi, Adalet ve Kalkınma Partisi bunu yaptı. “